Coşkun CESUR Yazarın Tüm Yazıları
1982 yılında Rize’de dünyaya geldim ancak dünyayı fark etmeye Samsun’da baÅŸladım. Üniversiteye kadar Samsun’da yaÅŸadım ve daha sonra EskiÅŸehir Anadolu Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümünü bitirdim. 2008 yılından itibaren ise öÄŸ...
YaşANtı
Gerçekten yaÅŸadığınızı mı hissetmek istiyorsunuz? Hikayeler okuyun, ÅŸiire dokunun, hayal kurun, gezin, yeni insanlarla tanışın, aklınızda görmüÅŸ olduklarınızı canlandırın, gördüklerinizin detaylarına odaklanın, hayata temas edin.
Bunların hepsini yapmak için ise fotoÄŸraf çekin.
YaÅŸantı dediÄŸimiz ÅŸey, yaÅŸamın bazı kısımlarının, kiÅŸiliÄŸimizde veya belleÄŸimizde bıraktığı etkiler, yaÅŸanılmış bir an veya bir bölümün ta kendisidir. Her halde fotoÄŸrafın da tanımını yapsak aynen bu cümleleri kurardık. O halde fotoÄŸraf, yaÅŸantının ta kendisidir dersek yanılmış olmayız. FotoÄŸraf bir “an” bildirir ve baÅŸlığımızın yaÅŸantı olmasının ve içinde “an” kelimesinin vurgulanmasının sebebi de tam budur.
Öylesine uzun ve aynı zamanda öylesine kısa yaşıyoruz ki. Farkında deÄŸiliz dünyanın ve kendimizin. Birer saniyelik hikayelerle dolduruyoruz ömürlerimizi. DüÅŸünün, kaç tane duygu, bakış, duruÅŸ, hareket bırakıyoruz yıllarımızda kare kare. Bir saniyeliÄŸine dalıp gidiyoruz geçmiÅŸteki birini düÅŸünürken, bir anda gülümsüyoruz aklımıza gelen bir olayla, bir anne çocuÄŸuna ÅŸefkatle bakıyor bir yerlerde, bir adam hayranlıkla izliyor yeni doÄŸan bir bebeÄŸi, bir manzara kendimizden geçirirken bizi, birileri vapurda dalıp denizi izleyen birini bakıyor aklında türlü hikayelerle, gözlerimiz doluyor hızla geçerken gördüÄŸümüz herhangi bir ÅŸey karşısında, “hiç aklımdan çıkmıyor o hali” diyoruz içimizde yerleÅŸmiÅŸ bir görüntüyü tanımlarken. Ä°ÅŸte fotoÄŸrafçı bu saydıklarımızın birçoÄŸunu an be an bize sergileyen, anımsatan, belgeleyen ve en önemlisi de kendisi de bunu iliklerine kadar yaÅŸayabilen kiÅŸidir.
Tarihi bir yapıyı gezerken orada yaÅŸanmışlıkları hayal edersiniz, bir ormanda gezerken yaÅŸlı aÄŸaçların kaç nesil insana ÅŸahitlik ettiÄŸini düÅŸünürsünüz, yıldızlara bakıp evrenin sonsuzluÄŸunun farkına varır, eski eÅŸyalara bakıp garip bir hisle dolarsınız. Çünkü insanın doÄŸası budur. FotoÄŸraf bunlardan kesitlerle bu hisleri ölümsüz birer hikaye gibi adeta kaleme alır. Eski albümleri incelerken ÅŸaşırmalarımızı, gülüÅŸmelerimizi, duygulanışlarımızı düÅŸünün. FotoÄŸrafın etkisini ve yaÅŸamdaki anları bu durum çok güzel izah eder.
Tüm bunların ışığında ben “fotoÄŸrafa bakmak” yerine “fotoÄŸrafı seyretmek” tanımını daha doÄŸru buluyorum. Ä°zlerken, o fotoÄŸraf çekilmeden öncesini ve sonrasını hayal ederim, o anda orada insanlar varsa hislerini, yoksa oradaki yalnızlığı, eksikliÄŸi, çokluÄŸu ve yokluÄŸu hayal ederim. Portrelerde insanın zihnindekileri ve gözlerinde geçen hikayeyi okumaya çalışırım. Bir fotoÄŸrafta bir filmi izlemiÅŸ kadar çok ÅŸey bulabilir insan, ben buna inanırım. Milyonlarca andan oluÅŸan yaÅŸamlarımızda bunlardan birini alıp, milyonlarca mekandan birini seçip bize sunan fotoÄŸraf büyüsünün tozları gözlerimize serpilirken ruhlarımızın olgunlaÅŸtığını ve içimizdeki çocukların heyecanla çırpındığını hissedebiliriz.
DüÅŸününce, fotoÄŸraf ne kadar ÅŸiire benziyor. Kısacık sözlerle ne çok ÅŸey anlatıyor. DüÅŸününce fotoÄŸraf yaÅŸantının ne kadar ruh eÅŸi ve fotoÄŸraf çekmek ne kadar çok yaÅŸamak…